Klostrofobi Nedir?
Halk arasında kapalı alan korkusu olarak da bilinen klostrofobinin birden fazla farklı yönü vardır. İnsanların kapalı alanlarda verdiği psikolojik bir tepki olarak da bilinse klostrofobi, aslında sadece kapalı alanlar ile sınırlı değildir.
Klostrofobi tıbbi olarak incelendiğinde bir kaygı bozukluğu olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kaygı bozukluğunun semptomları genellikle çocuk yaşlarda ya da ergenlik döneminde meydana çıkar. Halk arasında kapalı alanda kalma korkusu olarak da bilinen bu kaygı bozukluğuna sahip bireyler asansör, uçak, mağara, kilitli oda, bodrum katları gibi basık ortamlardan, kapalı alanlardan ve kısıtlamalardan korkarak tepki verirler. Birden fazla ve birbirinden farklı durumlar ya da bu korkuyu yaşatabilecek duygular klostrofobiyi tetikleyebilir.
Klostrofobi Nedir?
Fransızca kökenli olup, claustrophobie sözcüğünden gelen klostrofobi oldukça yaygın bir fobi türüdür. Küçük odalar, kilitli odalar, bodrum katlar, asansörler, yer altı mağaraları, MR cihazları, kısıtlanma korkusu gibi… Bazı bireylere göre önemsiz gelebilen bu durumlardan oluşan korku, kaygı hissiyatı klostrofobiye neden olabilir.
Bu kaygı durumu, genel olarak küçük bir alanda ya da odada bulunma sonucunda kısıtlanma ya da kaçma durumunda başarısızlık yaşama korkusudur. Bu psikolojik rahatsızlık birden fazla durum ya da bireyi tetikleyen uyartılar tarafından kendini belli etmeye başlar; kalabalık asansörler, penceresiz odalar ve dar boğaz kazaklar gibi… Genel olarak anksiyete yani kaygı bozukluğu olarak sınıflandırılır ve bu durum genellikle panik atak ile son bulur.
Bu anksiyete bozukluğu genellikle iki önemli semptoma sahip olduğu düşünülmektedir: Kısıtlanma korkusu ve boğulma korkusu. Tipik bir klostrofobi rahatsızlığı bulunan birey en az bir ya da birkaç kısıtlanmadan korkmaktadır. Ayrıca, bu kısıtlanma korkusu, bir kuaför sandalyesinde otururken bile ortaya çıkmaktadır. Bazı bireyler tarafından önemsiz sayılan bu durumlar klostrofobi rahatsızlığı bulunan bireylerde ciddi bir korku durumudur.
Genel olarak, bir bölgede bulunan birey kısıtlandığını hissettiği zaman ağır tepkiler vermese de, klostrofobiye sahip bireyler, boğulma korkusu ile yüzleşir ve sınırları içinde havasız kalacağına inanırlar.
Klostrofobinin Nedenleri Nelerdir?
Klostrofobi gibi belirli fobiler, beynin belirli bölgelerinin aşırı düzeyde aktivasyona sahip olması ile alakalıdır. Kişiden kişiye değişkenlik gösteren bu kaygı bozukluğunun kesin nedenleri belli değildir. Ancak halk tarafından kapalı alan korkusu olarak bilinen bu rahatsızlık gibi belirli fobilerin nedenleri hakkında aşağıda verilen durumlar gibi birden çok teori bulunmaktadır.
1. Çocuk Yaşta Yaşanan Travma
Psikologlar ve psikiyatri doktorları, çocuk yaşta herhangi bir durum sonrasında yaşanan travma gibi çevresel faktörlerin bu psikolojik rahatsızlığın gelişimine etki edeceğine inanmaktadır. Örnek olarak çocuk yaşta herhangi bir olay sonrasında cezalandırma amaçlı ya da farklı nedenlerden ötürü çocuğu kapalı odalara kilitlemek, ilerleyen yıllarda bu psikolojik rahatsızlığın yaşanmasına ve ilerlemesine neden olabilir.
2. Yakın Alan Algısı
Psikoloji alanında kullanılan yakın uzay ve uzak uzay algılarının beyin tarafından farklı olarak konumlandırılmasıdır. Vücuda yakın veya yaklaşan nesnelere karşı yanıt veren, bu görevle görevlendirilmiş nöronlar bulunmaktadır. Çoğu birey, yakın uzay nesnelerini algılarken sola doğru küçük bir ön yargıya sahip olur. Ön yargı uzak alanlar için sağa doğru kayar. Mesafe artmasından dolayı soldan sağa kayma hızı, yakın uzayın algılama boyutu için bir belirleyici olarak kullanılır. Bu psikolojik rahatsızlık, ‘kişisel alan’ olarak bilinen yakın uzaydaki algı durumunda yaşanan farklılıklardan da kaynaklanır. 2011 yılında uzmanlar tarafından yapılan bir araştırma sonucunda, daha geniş yakın alanlara sahip bireylerde daha şiddetli bir klostrofobi rahatsızlığı görüldüğü belirtilmiştir.
3. Genetik Faktörler
Bu psikoloji rahatsızlığa yol açan genetik faktörler bir neden de olabilir. 2013 yılında uzmanlar tarafından yapılan bir araştırma sonucunda, klostrofobiye sahip olan bireylerde GPM6A geni ile taşınan bir mutasyonun daha sık olduğu belirtilmiştir.
Klostrofobi Belirtileri Nelerdir?
Bu psikolojik rahatsızlığın belirtileri diğer anksiyete bozukluğu belirtiler ile örtüşür. Bu rahatsızlığın yaygın olarak görülen belirtilerin başında kalp çarpıntısı, istemsiz titreme ve nefes almada yaşanan güçlük gibi belirtileri ile fizyolojik sorunlara da yol açabilir. Bu psikolojik rahatsızlığın en yaygın deneyimi, kontrolü kaybetme hissi ya da kontrolü kaybetme korkusudur. Şiddetli şekilde bu psikolojik duruma sahip olan bireyler asansöre binme, uçağa binme gibi kapalı ortamlara girdikten sonra vereceği istemsiz tepkilerden kaçınmak isteyeceğinden dolayı bu bireyler günlük yaşamlarında da böyle durumlardan olumsuz şekilde etkiler.
- İstemsiz bir şekilde titremek
- Sıcak basması hissi sonucu aşırı terleme
- Nefes almada zorluk yaşama
- Yutkunamama ve boğulma hissiyatı
- Nabzın hızlanması
- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma hissiyatı
- Aniden bastıran mide bulantısı
- Baş ağrısının akabinden baş dönmesi
- Baygınlık geçirme hissiyatı
- Vücut uyuşukluğu
- Ağzın kuruması
- İdrar yollarında basınç ve tuvalete gitme ihtiyacı
- Kulaklarda uzun uzun çınlamalar
Ayrıca şiddetli olarak bu psikolojik rahatsızlığa sahip olan kişiler aşağıda verilen psikolojik semptomları da hisseder:
- Travma sonucu kontrolü kaybetme korkusu
- Bayılma korkusu
- Şiddetli korku duygusu
- Ölüm korkusu
Klostrofobi Nasıl Tedavi Edilir?
Bu psikolojik rahatsızlığa sahip olan bir kişi, asansör, uçak veya küçük oda gibi kapalı bir alanlarda paniğe kapılarak kendilerini kaybederler. Uygun bir tedavi yöntemi ile bu psikolojik rahatsızlığı veya diğer fobi türlerinin üstesinden gelmek mümkündür. Bu psikolojik rahatsızlık, diğer anksiyete bozukluklar gibi tedavi edilir bir duruma sahiptir. Bu fobi türünün tedavi yöntemleri arasında psikoterapi, ilaç tedavisi, maruz kalma terapisi, sanal gerçeklik ve alternatif terapiler yer almaktadır.
İlginizi Çekebilir: Majör Depresyon Nedir?
Bu psikolojik rahatsızlık, kişinin kendi kendine kapalı bir alanda kalmasıdır. Yani var olan kapalı alan korkusunun üzerine giderek çözebileceği bir durum asla değildir. Bu durumla birlikte rahatsız bireylerin bu durumdan kurtulmaları amacı ile çevresindeki bireyler tarafından kapalı alanlarda tek başına bırakılması doğru bir yaklaşım değildir. Bu durum tam aksine bu rahatsızlığın artmasına ve daha olumsuz sonuçlara yol açmasına sebep olabilmektedir.
1. Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT)
Bilişsel davranışçı terapi (CBT), bu psikolojik rahatsızlığın, diğer fobilerin ve anksiyete bozukluklarının merkezi bir tedavi yöntemidir. 2001 yılında uzmanlar tarafından yapılan bir kontrollü çalışma sonucunda, beş seanslık bilişsel davranışçı terapinin (CBT) bu psikolojik rahatsızlığın semptomlarını klinik olarak iyileştirmede etkili olduğu ortaya çıktı.
2. İlaç tedavisi
Bilişsel davranışçı terapiye (CBT) ek olarak, ilaç tedavisi de bu psikolojik rahatsızlığa sahip bireyler için tedavi seçeneklerinden biridir.
3. Maruziyet Terapisi
Maruz kalma terapisi olarak bilinen maruziyet terapisi, bu psikolojik rahatsızlık gibi bazı fobi türleri için de yaygın bir tedavi yoludur. Maruz bırakma, maruz kalma yöntemi ile yapılan bilimsel diğer adıyla maruziyet terapisi ile hasta kademeli olarak fobiyi ortaya çıkaracak uyarılara maruz bırakılır. Söz konusu terapi ile hastada en yararlı başa çıkma becerilerini geliştirir. Amaç, bireyin maruz kaldığı fobik uyarılara karşı sistematik duyarsızlaştırılmasıdır.
4. Sanal Gerçeklik
Sanal gerçeklik (VR), bu psikolojik rahatsızlık için mazuriyet terapisi gibi fobik uyarılara maruz kalmanın başka bir yoludur. Bu tedavi yöntemi, bir klostrofobi durumunu simüle etmek üzere uygulanır. Bilgisayar tarafından oluşturulan simülasyon ortamını kullanmayı içerir. Bu tedavi yöntemi güvenli bir ortamda yapıldığı için faydalıdır. Tedavi senaryoları klinisyen tarafından kolayca kontrol edilir. Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da uzmanlar, bu psikolojik rahatsızlığın tedavisinde sanal gerçekliğin kullanımını desteklemektedir. 2000 yılında klostrofobisi olan dört bireyin katılı ile yapılan bir araştırma sürecinde sekiz adet sanal gerçeklik seansı yapılmıştır. Sekiz seansın sonunda araştırmada bulunan tüm bireylerin rahatsızlığın getirdiği korkunun ve kaçınmanın azaldığı ortaya çıkarılmıştır.