Gündem

Hikayeleriyle Hepimizi Etkileyen 9 Yabancı Şarkı

Bu yazımızda da bizi etkileyen ve bir kült haline gelmiş Hikayeleriyle Hepimizi Etkileyen 9 Yabancı Şarkı’yı sizler için derledik. Kimi aile travması, kimi aşk acısı, kimi ise trajik gerçek olaylardan ilham alınıp yazılmış ve bizlerle buluşmuş. Yine birbirinden anlamlı şarkıların hikayelerini yazımızda bulabilirsiniz. Daha önce bazı Türkçe şarkıların hikayelerini sizler için paylaşmıştık.

HİKAYELERİYLE HEPİMİZİ ETKİLEYEN 9 YABANCI ŞARKI

hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı
  • Adele – Someone Like You
  • Metallica – Fade To Black
  • KISS – Beth
  • Eminem – Headlights
  • Damien Rice – Cheers Darlin’
  • Eric Clapton – Tears in Heaven
  • Led Zeppelin – All My Love
  • Eagles – Hotel California
  • Fastball – The Way

Adele – Someone Like You

adele - someone like you
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

İngiltere‘de bir yıl içinde, üç milyondan fazla kopya satan ilk sanatçı olan Adele, küçük yaşlardan itibaren şarkı söylemeye düşkündü. Başarılı kadın sanatçıyı Müziğin Uluslararası Aşk Çığlığı olarak tanımlayabiliriz. Tam bir aşk kadını olan güzel sanatçı, 2008 yılında, o zamanki sevgilisiyle biraz daha zaman geçirebilmek için dünya turnesinin tarihlerini bile ertelemiş. Çoğumuzun unutamadığı, bizde derin iz bırakan bir aşkı vardır. Adele de dünyanın en çok dinlenen duygu yüklü bu parçayı, sözlerinden de anlaşılacağı üzere onu terk eden ve evlenen eski sevgilisi için yazmıştır. Bir yaşanmışlığın hikayesi olan şarkının sözlerini, Türkçe çevirisini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.

I heard that your settled down.
(Duydum ki yatışmışsın)
That you found a girlyour married now.
(Bir kız bulduğunu ve onunla evlendiğini.)
I heard that your dreams came true.
(Duydum ki hayallerin gerçek oldu.)
Guess she gave you things I didn’t give to you.
(Sanırım sana vermediğimi o vermiştir.)
Old friend, why are you so shy?
(Eski arkadaş, neden bu kadar çekingensin?)
It ain’t you to hold back or hide from the lie.
(Kendini gizlemek veya yalanlardan saklanmaya benzemez.)
I hate to turn up out of the blue uninvited,
(Davetsiz gelmekten nefret ediyorum,)
But I couldn’t stay away, I couldn’t fight it
(Ama uzak kalamadım, savaşamadım)
I hoped you’d see my face & that you’d be reminded,
(Yüzümü görünce sana hatırlatmasını umuyordum,)
That for me, it isn’t over.
(Ki benim için bitmedi)
Nevermind, I’ll find someone you.
(Mühim değil, senin gibi birini bulurum.)
I wish nothing but the best for you too.
(Senin için sadece en iyisini diliyorum.)
Don’t forget me, I beg, I remember you said:
(Beni unutma, yalvarırım, bu söylediklerini hatırlıyorum:)
“Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead”
(“Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır”)
You’d know how the time flies.
(Zamanın nasıl uçtuğunu bilirsin.)
Only yesterday was the time of our lives.
(Sadece dün hayatımızın zamanıydı.)
We were bornraised in a summery haze.
(Doğduk ve bir yaz pusu içinde büyüdük.)
Bound by the surprise of our glory days.
(Şanlı günlerimizin sürpriziyle bağlıydık.)
I hate to turn up out of the blue uninvited
(Davetsiz gelmekten nefret ediyorum.)

Metallica – Fade to Black

metallica - fade to black
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

İntihar fikrini özendiren bir şarkı sanılmakla birlikte aslında Metallica‘nın intihar etme fikrini aşanlara adadığı şarkıdır Fade To Black.  Grup 83 yılında ekipman ve sahne alet edevatıyla dolu kamyonlarını çaldırır, deri ceketleriyle ortada kalırlar. Ayrıca, ortalığı dağıttıkları ve içki dolabını tükettikleri için menajerinin evinden de kovulurlar. Avrupa’ya açılamayacağız diye içlerinde endişe vardır. İşte o anki ruh hali içinde yazılmış; hem hüzünlü, hem sinirli bir şarkıdır. Hetfield, bir röportajında“Bu şarkı, bir intihar parçası ve bu yüzden de çocuklar falan belki bu eser sebebiyle kendilerini öldürebilirler diye çok fazla sert eleştiri aldık. Yine de buna rağmen yüzlerce insandan kendilerini bu şarkıyla bağdaştırıp onları aslında daha iyi hissettirdiklerini anlatan mektuplar da aldık.” diye açıklamıştır. Yıllar geçtikçe hayatındaki önemli insanları kaybeden Hetfield, hem hayata karşı kendi bakış açısının hem de kaleme aldığı bazı eserlerin anlamının başkalaştığını açıklıyor. Her şeyden ötede de ne olursa olsun yaşama tutunmanın kıymetinin bilinmesi gerektiğinin farkına varmış durumda. Ayrıca röportajında “Bir gün sahnede Fade to Black’i çaldığımızda, izleyicilere baktığımda birinin hıçkırarak ağladığını gördüm. Uzun siyah saçları olan genç bir kızdı ve gözyaşları içindeydi. O an sabit akustik gitara bağlıydım ama onun yanına gitmek isterdim. Bilmiyorum, ona sarılırdım ve en azından bir göz kırpıp ‘Her şey iyi olacak’ demek isterdim.” Bir yaşanmışlığın hikayesi olan şarkının sözlerini, Türkçe çevirisini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.

Life it seems, will fade away
(yaşam öyle görünüyor ki solacak)
Drifting further every day
(gün be gün uzaklaşarak)
Getting lost within myself
(içimde kaybolarak)
Nothing matters no one else
(hiçbir şey önemli değil , hiç kimse)
I have lost the will to live
(yaşama isteğimi yitirdim)
Simply nothing more to give
(kalmadı verecek şeyim)
There is nothing more for me
(benim için dahası yok)
Need the end to set me free
(beni özgür kılacak sona ihtiyacım var)
Things are not what they used to be
(hiçbir şey eskisi gibi değil)
Missing one inside of me
(içimden bir şeyler kaybolup gidiyor)
Deathly lost, this can’t be real
(ölümcül kayıp , gerçek olamaz bu)
Cannot stand this hell I feel
(hissettiğim cehenneme dayanamıyorum)
Emptiness is filling me
(boşluk dolduruyor içimi)
To the point of agony
(keder noktasına dek)
Growing darkness taking dawn
(büyüyen karanlık yutuyor şafağı)
I was me, but now he’s gone
(ben bendim , ama o gitti şimdi)
No one but me can save myself, but it’s too late
(sadece ben kurtarabilirim kendimi , ama çok geç)
Now I can’t think, think why I should even try
(düşünemiyorum artık niçin denemem gerektiğini bile)
Yesterday seems as though it never existed
(dün hiç olmamış gibi görünüyor)
Death Greets me warm, now I will just say goodbye
(ölüm sıcak karşılıyor beni , sadece elveda diyeceğim şimdi)

KISS – Beth

kiss - beth
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

Trajik bir aşk şarkısı sanılan aslında biraz bıkkınlıktan doğan bir şarkı. Bu parça Chelsea üyeleri tarafından “Beck” için yazılmış ve kaydedilmiştir. Bahsedilen Beck ise Chelsea’nın gitaristi Mike Brand’in eşi. Beck turneye çıkan grubu sürekli arar ve kocasının ne zaman eve döneceğini öğrenmeye çalışır. Beck’in bu kıskançlıkları ve çabaları ona şarkı yazılmasına neden olmuştur. Peter Criss KISS grubuna katılınca, şarkı da bu gruba dahil olur. Kayıt sırasında ise “Beck”, “Beth” olarak değiştirilir. Bir yaşanmışlığın hikayesi olan şarkının sözlerini, Türkçe çevirisini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.

Beth, I hear you callin
(Beth, beni çağırdığını duyuyorum)
But I can’t come home right now
(Ama şimdi eve gelemem)
Me and the boys are playin
(Ben ve çocuklar çalıyoruz)
And we just can’t find the sound
(Ve sesi bulamıyoruz)

Beth what can I do
(Beth ne yapabilirim)

You say you feel so empty
(Boş hissettiğini söylüyorsun)
That our house just ain’t a home
(Bizim evimiz bir ev gibi değil)
And I’m always somewhere else
(Ve ben her zaman başka bir yerdeyim)
And you’re always there alone
(Ve sen orada hep yalnız)

Just a few more hours
(Birazcık daha saat)
And I’ll be right home to you
(Ve evde seninle olacağım)
I think I hear them callin
(Sanırım beni çağırdıklarını duyuyorum)

Beth what can I do
(Beth ne yapabilirim)

Beth, I know you’re lonely
(Beth, biliyorum yalnızsın)
And I hope you’ll be alright
(Ve umarım iyi olursun)
‘Cause me and the boys will be playin
(Çünkü ben ve çocuklar çalıyor olacağız)
All night
(Bütün gece)

Eminem – Headlights

hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

Eminem olarak tanıdığımız Marshall Mathers, 2002’de çok popüler olan ‘Cleanin’ Out My Closet‘ şarkısında annesine kin dolu sözler etmişti. Annesi en sonunda tepkisini şu şekilde ifade etmişti: “Ben kesinlikle Marshall’ın bahsettiği bir insan değilim. Ben ona elimden geldiğince en iyi hayatı sunmaya çalıştım. Ama o bana defalarca şarkılarında küfürler ederek beni filmlerinde fahişe olarak göstererek beni yerin dibine soktu.” Eminem ise anneler gününde paylaştığı Headlights şarkısı ve klibiyle adeta onun gönlünü almaya çalıştı. Klibinde; torunları ile görüşemeyen Eminem’in annesi Debbie Mathers‘ın yalnızlığı anlatılıyor. Eminem’i ziyarete gelen annesi güvenlik tarafından kapıdan geri çevriliyor. Parçada: “Senden nefret etmiyorum.” “Ama özür dilerim anne, “Cleaning Out My Closet” için, çok sinirliydim o an.” “Doğruyu söylemek gerekirse bu kadar ileri gitmek istemedim.” “Ve çok kızgınım benim annem ve babam olduğunuz için teşekkür etme şansım olmadığından” “Onca yaptıkların, söylediklerin, hepsi bizi en iyi şekilde büyütmek içindi” Ama anne, seni affediyorum “Ama seni seviyorum Debbie Mathers, nasıl bir bağımız var gör” “Eğer hayal görmüyorsam bu mesaj seni sevdiğimi gösteriyor” “Çünkü sen benim annemsin, sen hala çok güzelsin” “Biliyorum senin hatan değildi” “Cleaning Out my closet şarkısını artık konserlerimde söylemiyorum. Radyoda her duyduğumda ise utanıyorum” sözleri yer alıyor. Aşağıda bu duygusal parçanın video klibini bulabilirsiniz.

Damien Rice – Cheers Darlin’

damien rice- cheers darlin'
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

1973 İrlanda doğumlu müzisyen ve söz yazarı olan Damien Rice, yağmurlu bir akşamda her zaman takıldığı bara giderken bir kızla çarpışır. Özür dilemek için ona içki ısmarlamak ister. Kız ricasını kırmaz, birlikte otururlar. İlk kadehlerini bitirdikten sonra, kızın kalkmak ve kalkmamak arasında olduğunu fark eden ve gitmesini istemeyen Damien, tekrar ona içki ısmarlamayı teklif eder ve kız çekingen bir şekilde bu teklifi de geri çevirmez. Muhabbet arasında kızla dönüşte aynı otobüse bineceğini öğrenir. Son otobüsün kaçması için iyice oyalanmaya başlar, sigarası bittiği için de kızın sigarasından içer aynı zamanda. Ve istediği gibi otobüs saati kaçınca “tüh, otobüsün de saati kaçtı ne yapacağız şimdi” diye sorar. Ve hiç beklemediği cevap gelir. “Sorun değil, erkek arkadaşım gelip alacak beni.” Damien, hayal kırıklığına uğradığını belli etmek istemeyerek “aa tamam o zaman bir tuvalete gireyim.” der. Ve geldiğinde kız gitmiş olur. Masaya ise 3 tane sigara bırakmıştır. Damien şarap şişesinden söktüğü kağıda bu sözleri yazar ve Cheers Darlin bu şekilde ortaya çıkar. Damien Rice bu parçayı neredeyse her konserinde aynı ritüelle seslendirir. Şarkının ilk melodisini duyunca sigarasını yakar, şarabını alır ve “What, am I” diye bağırır. Bir yaşanmışlığın hikayesi olan şarkının sözlerini, Türkçe çevirisini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.

Cheers darlin

(Şerefe Sevgilim)

Here’s to you and your lover boy
(İşte buradasın sen ve senin aşık erkeğin)
I got years to wait around for you
(Senin için beklediğim yıllar var)
I’ve got your wedding bells in my ear
(Kulağımda nikahının çanları var)
You give me three cigarettes to smoke my tears away
(Dumanı gözyaşlarımı götürsün diye bana üç sigara verirsin)
And I die when you mention his name
(Ve ben sen onun adını söylediğin zaman ölürüm)
And I lied I should have kissed you
(Ve ben seni öpmem gerek dediğimde yalan söyledim)
When we were running the reins
(Dizginleri koşuyorduk)
What am I darlin’?
(Ben neyim sevgilim?)
A whisper in your ear?
(Kulağındaki bir fısıltı mı?)
A piece of your cake?
(Çanta da keklik mi?)
The boy you can fear?
(Korktuğun erkek mi?)
Or your biggest mistake?
(Ya da en büyük hatan?)
Here’s to you and your lover man
(İşte buradasın sen ve senin aşık adamın)

I just hang around and eat from a can
(Ben sadece dolanıyorum ve tenekeden yemek yiyorum)
I got a ribbon of green on my guitar
(Gitarımda yeşil bir kurdele var)
I got a beauty queen
(Bir güzellik kraliçesine sahibim)
To sit not very far from here
(Buradan çok uzakta değil oturmak için)
I die when he comes around
(O seni eve götürmek için)
To take you home
(Buraya geldiğinde öleceğim)
I’m too shy
(Ben çok utangacım)
I should have kissed you when we were alone
(Biz yalnız kalana kadar seni öpmeliydim)
Oh what am I? What am I darlin’?
(Oh neyim ben? Neyim ben sevgilim?)
I got years to wait…
(Beklediğim yıllar var…)

Eric Clapton – Tears in Heaven

eric clapton - tears in heaven
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

Bu şarkının hikayesi ise oldukça trajik ve üzücü bir olaya dayanıyor. 20 Mart 1991’de sanatçının 4 yaşındaki oğlu Conor, annesinin 53. Katta yer alan dairesinin penceresinden düşerek hayatını kaybetti. New York Times gazetesindeki haberine göre eve gelen temizlikçi pencereyi açık unutup gitti ve bu basit hata Eric’in oğlunun hayatına kaybetmesine yol açtı. Ve bir babanın derin acısı bu şarkıyı yarattı. Yaşadığı acıyı anlayabilmek için sanırım anne- baba olmamıza gerek yok. Şarkıyı tekrar dinlediğinizde artık daha farklı hissedeceğinize eminim. Bir yaşanmışlığın hikayesi olan şarkının sözlerini, Türkçe çevirisini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.

Would you know my name
(İsmimi bilir miydin)
If I saw you in heaven
(Cennette seni görsem)
Would it be the same
(Herşey aynı olur mu)
I must be strong, and carry on
(Güçlü olmalı ve hayatıma devam etmeliyim)
Cause I know I don’t belong
(Çünkü biliyorum ki ait değilim)
Here in heaven
(Bu cennete)
Would you hold my hand
(Elimi tutar mıydın)
If I saw you in heaven
(Cennette seni görsem)
Would you help me stand
(Ayakta kalmamı sağlar mıydın)
I’ll find my way, through night and day
(Yolumu bulacağım gün ve gece boyunca)
Cause I know I just can’t stay
(Çünkü biliyorum ki kalamam)
Here in heaven
(Bu cennette)
Time can bring you down
(Zaman seni yıkabilir)

Time can bend your knee
(Dizlerini bükebilir)
Time can break your heart
(Kalbini kırabilir)
Have you begging please
(Yalvarmana neden olabilir)
Begging please
(Lütfen diye)
Beyond the door
(Kapının ardında)
There’s peace I’m sure.
(Huzur var eminim)
And I know there’ll be no more…
(Ve biliyorum artık olmayacak)
Tears in heaven
(Cennette gözyaşları)
Would you know my name
(İsmimi bilir miydin)
If I saw you in heaven
(Cennette seni görsem)
Would it be the same
(Her şey aynı olacak mı)
If I saw you in heaven
(Eğer seni cennette görsem)
I must be strong, and carry on
(Güçlü olmalı ve hayatıma devam etmeliyim)

Led Zeppelin – All My Love

led zeppelin - all my love
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

All My Love, bir aşk sarkısı gibi görünse de aslında bir önceki şarkımızla aynı acı hikayeyi barındırıyor içinde. Grubun efsane vokalisti Robert Plant’in daha 5 yaşındayken mide virüsü nedeniyle ölen oğlu Karac Pendragon için yazıldı. Parçada; doğum, yaşam, ölüm ve yeniden doğuma vurgu yapılıyor. İntrosuyla da büyüleyen şarkı için Plant, daha sonra bir röportajında “Bence Karac aile olarak bize neşe veriyordu ve bununla gurur duyuyordu. Çılgın bir şekilde hala ara sıra bunu yaptığını düşünüyorum.” demiştir. Bir yaşanmışlığın hikayesi olan şarkının sözlerini, Türkçe çevirisini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.

Should I fall out of love, my fire in the light
(Artık sevmemeli miyim, ışıktaki ateşimle)
To chase a feather in the wind
(Rüzgarda bir tüy yakalamak için)
Within the glow that weaves a cloak of delight
(Kızıllığın içinden örülen zevk paltosu)
There moves a thread that has no end.
(Sonu olmayan bir akışa ilerletir)
For many hours and days that pass ever soon
(Hiç geçmeyen çoğu zaman ve günler için)
the tides have caused the flame to dim
(Gelgitler sönük aleve neden oldu)
At last the arm is straight, the hand to the loom
(Sonunda kolu düzgün, eli dokuma makinesinde)
Is this to end or just begin?
(Bu bir son mu yoksa sadece başlangıç mı?)
All of my love,
(Aşkımın tümü)
All of my love to you now.
(Aşkımın tümü, senin için artık)
The cup is raised, the toast is made yet again
(Kupa kaldırıldı, kadeh daha yeni yapıldı)
One voice is clear above the din
(Gürültünün içinde bir ses anlaşılır)
Proud Aryan, one word, my will to sustain
(Proud Aryan, bir kelime, isteğimi sürdürmek için)
For me, the cloth once more to spin
(Benim, bez bir kez daha döndürmek için)
Yours is the cloth, mine is the hand that sews time
(Seninki kumaş, benimki onu diken el)
His is the force that lies within
(Onunki içinde yatan güç)
Ours is the fire, all the warmth we can find
(Bizimki ateş, bulabildiğimiz tüm sıcaklıkla)
He is a feather in the wind
(O rüzgarda bir tüy)
sometime, sometime, sometime, sometime .. ooh
Bazen…bazen…bazen…bazen
i get a little bit lonely,
(Birazcık yalnız kalıyorum)
just a little, just a little, just a little bit lonley, just a little bit lonley yeah..
(Birazcık, sadece birazcık, sadece birazcık yalnız)

Eagles – Hotel California

eagles - hotel california
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

On a dark desert highway, cool wind in my hair
(Karanlık bir çöl otoyolunda, serin rüzgar saçlarımda)
Warm smell of colitas, rising up through the air
(Colitaların sıcak kokusu, yükseliyor havaya)
Up ahead in the distance, I saw a shimmering light
(İleride bir mesafede, parlak bir ışık gördüm)
My head grew heavy and my sight grew dim
(Ağırlaştı başım ve bulanıklaştı görüşüm.)
I had to stop for the night
(Gece için durmalıydım)
There she stood in the doorway;
(Orada, kapının önünde durdu)
I heard the mission bell
(Görev zili duyuldu)
And I was thinking to myself,
(Ve kendi kendime düşünüyordum ki)
This could be Heaven or this could be Hell
(Cennet de olabilir bu, cehennem de)
Then she lit up a candle and she showed me the way
(Sonra bir mum yaktı ve bana yolu gösterdi)
There were voices down the corridor,
(Koridor boyunca sesler vardı)
I thought I heard them say…
(Sanırım şöyle dediklerini duydum onların)
Welcome to the Hotel California
(California oteline hoşgeldiniz)
Such a lovely place
(Ne kadar hoş bir yer)
Such a lovely face
(Ne kadar hoş bir çehre)
Plenty of room at the Hotel California
(Birçok oda var otel California’da)
Any time of year, you can find it here
(Yılın herhangi bir zamanı, bulabilirsiniz burada)
Her mind is Tiffany-twisted, she got the Mercedes bends
(Aklı “Tiffany-dalgın”, “Mercedes kavisleri”)
She got a lot of pretty, pretty boys, that she calls friends
(Bir sürü tatlı çocukları vardı, arkadaş diye çağırdığı)
How they dance in the courtyard, sweet summer sweat.
(Sahnede nasıl dans ettikleri, tatlı yaz teri)
Some dance to remember, some dance to forget
(Bazı danslar hatırlamak içindir, unutmak içindir bazısı)
So I called up the Captain,
(Böylece hatırlattım kaptana)
Please bring me my wine
(Lütfen şarabımı getirin bana)
He said,`We haven`t had that spirit here since nineteen sixty nine`
(O dedi ki; “O ruhu yakalayamamıştık 1969 dan bu yana”)
And still those voices are calling from far away,
(Ve o sesler çok uzaklardan çağırıyor hala)
Wake you up in the middle of the night
(Uyandırır seni gecenin ortasında)
Just to hear them say…
(Sadece onların şunu demelerini duymaya…)
Welcome to the Hotel California
(California oteline hoşgeldiniz)
They livin` it up at the Hotel California
(Otel California`da yaşarlar şaşaa içinde)
What a nice surprise, bring your alibis
(Ne kadar güzel bir sürpriz, getirir bahanelerinizi)
Mirrors on the ceiling,
(Aynalar tavanda)
The pink champagne on ice
(Buzda pembe şampanya)
And she said `We are all just prisoners here, of our own device`
(Ve o dedi ki; “burada hepimiz sadece mahkumlarız, kendi düzeneğimizin”)
And in the master`s chambers,
(Ve ana salonda)
They gathered for the feast
(Ziyafet için toplandılar)
The stab it with their steely knives,
(Çelik bıçaklarıyla onu doğradılar)
But they just can`t kill the beast
(Fakat canavarı öldüremezler)
Last thing I remember, I was
(Hatırladığım son şey, benim)
Running for the door
(Kapıya koştuğumdu)
I had to find the passage back
(Geçidi tekrar bulmalıydım.)
To the place I was before
(Daha önce bulunduğum yere açılan)
`Relax,`said the night man,
(“Rahatla” dedi adam)
We are programmed to receive.
(Varmak için programlandık)
You can checkout any time you like,
(İstediğin zaman kontrol edebilirsin)
But you can never leave!
(Ama ayrılamazsın asla!)

Fastball – The Way

fastball - the way
hikayeleriyle hepimizi etkileyen 9 yabancı şarkı

We made up their minds and they started packing

(Kararlarını verdiler ve toplanmaya başladılar)
We left before the sun came up that day

(O gün gün doğmadan önce ayrıldılar)

An exit to eternal summer slacking

(Sonsuz bir yaz rahatlığına)

But where were they going without ever knowing the way?

(Ama nereye gidiyorlardı ki yolu hiç bilmeden?)

We drank up the wine and they got to talking

(Şarap içtiler, sohbet ettiler)

We now had more important things to say

(Şimdi çok önemli konuları vardı)

And when the car broke down they started walking

(Arabaları bozulunca yürümeye başladılar)

Anyone could see the road that they walk on is paved in gold

(Herkes görebilir gittikleri yolun altınla döşendiğini)

And it’s always summer, they’ll never get cold

(Hep yaz olacak, hiç üşümeyecekler)

They’ll never get hungry, they’ll never get old and gray

(Asla acıkmayacak, hiç yaşlanmayacak ve kırlaşmayacaklar)

You can see their shadows wandering off somewhere

(Görebilirsin bir yerlerde gölgelerinin gezdiğini)

They won’t make it home but they really don’t care

(Dönmeyecekler eve ve bunu da aslında umursamayacaklar)

They wanted the highway they’re happier there today, today

(Yola çıkmak istemişlerdi, orada mutlular bugün, bugün)

The children woke up and they couldn’t find ’em

(Çocukları uyandı ama bulamadılar onları)

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu