Gündem

Cansu Dengey Acar Kimdir? Güzel Youtuber 2021’deki Paylaşımlarıyla Büyük Yankı Uyandırdı!

Son paylaşımlarıyla gönüllerde iyice taht kuran güzel Youtuber Cansu Dengey kimdir? Kaç yaşında? Hayat hikayesi ne? Cansu Dengey eşiyle nasıl tanıştı? vb. merak edilen soruları  sizler için cevaplandırdık. Keyifli okumalar dileriz.

Cansu Dengey Kaç Yaşında?

22.10.1989 doğumlu olan youtuber 31 yaşındadır.

Youtuber Cansu Dengey’in Boyu Kaçtır?

Güzel Youtuber 1,67 cm boyundadır.

Cansu Dengey Acar Hangi Burç?

 Cansu Dengey su grubuna mensup, dengenin sembolü olan Terazi burcudur.

Cansu Dengey Hangi Okuldan Mezun Oldu?

Lise eğitimini Mustafa Saffet Anadolu Lisesi’nde tamamlayan başarılı Youtuber, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur.

Cansu Dengey’in Mesleği Nedir?

5 yıl bir şirkette pazarlama uzmanlığı yapmış olan Cansu Dengey, mutlu olmadığı için işten ayrılmış, zaten çalışırken de Youtube içerikleri üreten başarılı vlogger sosyal medya danışmanı ve youtuber olarak kariyerine yön vermiştir.

Güzel Youtuber Cansu Dengey’in En Sevdiği Kitap, Dizi ve Filmler Neler?

En sevdiği kitap J. D. Salinger’in, Franny and Zooey kitabı. En sevdiği filmler The Fountain ve The Fall olan Cansu’nun en sevdiği diziler ise Peaky Blinders ve Six Feet Under’dır.

Youtuber Cansu Dengey’in En Beğendiği Ünlüler

Cansu Dengey’in en sevdiği kadın ünlü Marion Cotillard iken en sevdiği erkek ünlü ise Brad Pitt.

Cansu Dengey’in Dövmelerinin Anlamı Ne?

Güzel Youtuber dövmelerinin bir anlamı olmadığını sevdiği için yaptırdığını dile getirdi.

Cansu Dengey Evli mi? Eşi Kim?

2018 yılında Gökhan Acar ile evlenmiştir. Cansu Dengey’in eşi Gökhan Acar’la tanışma hikayesini anlattığı videoyu izlemek için:

Cansu Dengey’in Büyük Yankı Uyandıran Tüm Kadınların Sesi Olan O Paylaşımları!

“Size bir hikaye anlatmaya geldim. Beni bugün buraya getirenleri konuşmaya başlamaya, içimi açmaya; sakladıklarımı, kaçtıklarımı, yüzleşmekten korktuklarımı konuşmaya geldim. Çocukluktan başlayalım mı? Bedeninizin farkına vardığınız ilk zamanları hatırlıyor musunuz? Neye benzediğini, neye benzememesi gerektiğinin önümüze dayatıldığı o ilk zamanları? Ben hatırlıyorum. Bana söylenenleri de, parmakla gösterilenleri de, içime işleyenleri de, vücudumdan ve kadınlığımdan utanmamı sağlayan tüm cümleleri de, medyayı da, magazini de, akrabalarımı da, arkadaşlarımı da.

İlk hatırladığım anı şöyle: 11-12 yaşlarındayım. Kilomun görece arttığı ve boyumun sınıftaki ortalamaya göre kısa olduğu dönemler. Sınıfta cüce diye dalga geçilen çocuk benim. Anneme şu soruyu sorduğumu hatırlıyorum; “Anne bir boy uzatma ameliyatı varmış, bacaklarına çiviler takıyorlarmış, ondan olabilir miyim sence?” Öyle bir his ki o, 11 yaşındaki bir kız çocuğuna anormal olduğunu ve ameliyat olma fikrini düşündürebiliyor. Yana kaydırdığınızda göreceğiniz üç fotoğraf farklı çocukluk yıllarımdan. Hepsinde göbeğim var.

Kapatmak istiyorum, hep kıyafetlerle kamufle etmek istiyorum, utanıyorum. Bunun anormal ve istenmeyen bir şey olduğunu düşünüyorum. O yaşımda televizyonda gördüğüm incecik bikinili kadınlar, gazete ve dergilerdeki sayfalarca şok diyet tarifleri, selüliti var diye linç yiyen ünlüler, insanların bedenlerine zoomlanmış taciz fotoğrafları bana hep yanlış olduğumu söylüyor.

Etrafımda biraz kilo ver bak erkekler beğenmez diyenler, hamur işi yeme kilo alırsın diyenler, yürürken iyice karnını içine çek diyenler ve en tehlikelisi ben senin sağlığın için söylüyorum çocuğum diyenler bu düşünceyi daha da pekiştiriyor. Sonra ben de dönüp kendime bakıyorum ve çocuk aklımla diyorum ki; e ben böyle olmaya devam edersem eksik ve değersizim. Eksik ve değersiz olursam ne olur, tabii ki kimse beni sevmez! Bu düşünce tohumlarını zihnime nasıl ektiğimi fark edip sizlerle hikayemi paylaşmaya karar vermemse neredeyse 20 senemi alıyor.

Bedenim ve kendi değerim üzerinden düşüncelerimi oluşturduğum çocukluk döneminden sonra sıra geldi bedenimle ilgili aksiyon almaya karar verdiğim bir sonraki faza. Tabii ki kendimi eksik ve değersiz hissettiren göbeğimi ortadan kaldırmak için her şeyi yapacaktım, ne sanmıştınız? İlk diyetimi ilkokul 5. sınıfa giderken yaptım. Yanlış hatırlamıyorsam, Ebru Şallı diyeti diye bir şey çıkmıştı gazetede. Akşamları dondurma, sabahları greyfurt yemek gibi tuhaf şeyler vardı listede. Çok aklıma yatmıştı, çözüm basit görünüyordu. Üç gün boyunca böyle beslenecektim ve söylediklerine göre birdenbire dümdüz ve harika bir karnım olacaktı. Denilenleri eksiksiz yaptım, bir değişiklik olmadı. Göbeğim hala yerli yerinde duruyordu. Hayal kırıklığımı da yanıma alıp birkaç seneyi bu konuyu kafama takarak ama aksiyon almadan geçirmeyi başardım.

Sıra lise hayatıma gelmişti. Platonik aşklar, karşı cinse ilginin ve bunun bir mesele haline gelmesinin ilk zamanları. Göbeğim yine benimleydi. Artık bu işe bir son vermeliydim yoksa hayatım boyunca sevilmeyebilirdim. Anneme ağlaya ağlaya zorla kendimi götürttüğüm ve liseye geçer geçmez gittiğim ilk diyetisyen maceram böyle başladı. “Fazla” kilolarımdan kurtulup lise hayatımı kafamdaki standarda çok yakın(ama o asla ulaşılamaz bir standart tabii ki) bir bedenle geçirmiştim ama işin kötüsü bir türlü “tam” hissetmiyordum. Biraz daha kilo versem geçerdi bu his belki. Ben de yine kilo verdim, geçmedi.

Sakin geçen üniversite hayatımdan sonra iş hayatı başladı. Okumuş, hayatının iyi bir noktasında ve kafası apaçık kadınlar olarak iş yerinde kendi aramızda en çok konuştuğumuz konulardan biri tabii ki bedenlerimizdi. Nasıl zayıflayacaktık, kimin diyetisyeni daha hızlı kilo verdiriyordu, kim daha uzun süre aç kalabiliyordu, bazısı kahvaltı etmiyordu, bazısı akşam yemeğini bazısı karbonhidratı bazısı da gluteni kesmişti, detoks yapmalı mıydık, kim kaç bedene girebilmişti, hedef kilosu neydi, tatlı yemek günaha girmek miydi, çok zararlı besinler var mıydı, bu sıralar sağlıklı mı beslenecektik, yine çok mu ucunu kaçırmıştık, pilates mi daha düz karın yapıyordu yoksa kardiyo ağırlıklı mı gitmeliydik. İşten başımızı kaldırdığımızda konuştuğumuz konular genelde bunlardı. Sanki tüm kadınlar olarak adı konulmamış ve kimsenin kazanma ihtimali olmayan bir yarış içinde oradan oraya başı kesilmiş tavuk gibi çaresizce koşturuyorduk.

Düğün zamanı geldi. Gelin dediğin kilolu mu olurdu? Tabii ki hayır. Devlet onayında kutsal bağlılık yeminlerimizi ederken toplumun benden beklediği gibi en güzel, en alımlı ve en arzulanır halimde olmalıydım. O anılar benimle sonsuza kadar kalacağı için fotoğraflarda şişman çıkmamın imkanı dahi yoktu. Ben de evlilik teklifinin üstünden iki ay sonra derhal diyetisyen randevumu aldım, pilatesime yazıldım ve olabileceğimin “en iyisine” ulaşabilmek adına yine bir diyet-spor döngüsünün içine giriverdim. Ulvi amacım uğrunda istediğim beden ölçüsündeki gelinliğime girip geçici zaferimi elde ettikten sonra hayatıma ufak ufak kilo alarak devam ettim. Sonrası zaten bugüne kadar gittiğim 8-10 farklı diyetisyen, sürekli alınıp verilen kilolar, bitmeyen listeler, her yediğimden suçlu hissettiğim günler, tıkınırcasına yediğim geceler, bir daha asla tatlı yemeyeceğimler, sonsuz tatminsizlik duygusu ve bedenimden nefret ederek geçirdiğim bir daha dönüşüm olamayacak yıllarım.

Gösterdiğim ve paylaştığım kadarı sizin şahitliğinizde gerçekleşen kısma geldik aslında. 2016 senesinde Youtube kanalımı açıp, güzellik ve bakım alanında içerikler üretmeye başladığım yıllara. Hakkımda gördüğüm ilk yorumlardan biri “mimiklerine hakim olsa başarılı olabilecek youtuber”dı. Günlerce etkisinden çıkamamıştım. İlk kez çevrem dışında biri dış görünüşüm ve bana ait olan bir özellikle ilgili bir yorum yapmıştı ve ben sonraki videolarımda nasıl daha az mimik yaparım konusunu düşünmeye başlamıştım bile. Üstelik dostlarım mimiklerime bayılırdı, yalan mı söylemişlerdi bana bunca sene! Sonra ilk bir sene o yorumlara göre yaşamaya başladım hayatımı. Arkadaşlarının videolarında çocuk gibi hareketleri var dediler, ciddileştim. Yaşlı görünüyor dediler, genç görünmeye çalıştım. Hızlı konuşuyor dediler, yavaşladım. Videoyu koyup hemen hakkımda ne demişler diye bakıyordum, bağımlılık gibiydi. Yeni bir yerdesiniz ve merak ediyorsunuz, onaylanmak istiyorsunuz çünkü. İnsani bir duygu bu. İçinizden şöyle geçiriyor olabilirsiniz “Bu mecraya gireceksen bunları göze alacaksın”. Size bir şey söyleyeyim mi? Alamıyorsunuz. Yaşamadan tahmin edemiyorsunuz ve işin kötüsü buna ilk kez maruz kaldığınız için uyum sağlamak dışında kabul görmenin başka hiçbir yolu yok sanıyorsunuz. Ekran karşısında kendim olmaktan ufak ufak vazgeçişim, sadece benden istenen içerikleri üretmeye çalıştığım o ilk iki senelik dönemde gerçekleşiyor. Kilo konusu kapandı sanmayın, bu sefer yeni bir bahanem var. Ekranda olduğum için daha da güzel, daha da zayıf, genç, sivilcesiz, gözeneksiz, bakımlı, fit, kusursuz ve harika görünmeliyim. Instagrama koyduğum birkaç fotoğrafta göbeğimi hamileyim sanan yorumlardan sonra yine bir diyetisyene giderek bu mecradaki en büyük pişmanlığım ama bir yandan da en büyük uyanışlarımdan biri olan “Nasıl kilo verdim?” videosunu çekiyorum. Korkunç kısıtlayıcı bir diyet sonrası, yine kilolarını vermiş kendinden emin olduğunu sanan bir Cansu ve bunu alkışlayan yüzlerce yorum. Kısa bir süre onaylanmış hissedip, verdiğim tüm kiloları tekrar ve tekrar geri alıyorum. Artık içimde yankılanan “Bu işte bir yanlışlık var” sesini ilk kez bu kadar net duymaya başlıyorum.

Bugüne kadarki hikayelerimde dışarıdan gelen tepkilere, çocukluktan beri oluşan birçok ortak travmamıza, zorbalığa ve toplumun dayatmalarına değindim. Biz bilinçlendikçe ve farkındalığımız arttıkça belki azalacaklar ama büyük ihtimalle bitmeyecekler, üzgünüm. Kendini dönüştürme sürecine girmek, suçu sadece dışarıda arayarak ve kendi duygularının sorumluluğunu almadan pek mümkün olmuyor. 2014-2015 periyodundaki bir senelik dönemden sonra ikinci kez 2019’un başında terapiye başlama kararı aldım ve hayatımdaki her şeyi değiştirmeye başlayan adım o oldu. Terapide bugüne dek görmezden geldiğim duygularımla, geçmişimle, tepkilerimin sebepleriyle ve öfkemle temasa geçtim. Bu sürecin yanında bedene nötr yaklaşan bakış açılarıyla tanıştım, okudum, araştırdım ve bu alanda içerikler ürettim. Sezgisel yemeyi öğrendim ve bunu 2 sene boyunca hayatıma her gün aynı oranda olmasa da adapte ettim. Günlük söylemlerimi değiştirdim, besinleri iyi-kötü-zararlı-detoks gibi sözcüklerle etiketlemekten vazgeçtim. Tartılmayı bıraktım. Çevremle bir araya geldiğimde diyet ve kilo kontrolü konuşmalarının içinde yer almamayı seçtim. Günde en az 5-6 saatimi geçirdiğim sosyal medyada takip ettiğim hesaplardan bana kendimi kötü hissettirenleri takipten çıkmaya, iyi hissettirenleri çoğaltmaya ve bu şekilde gözümü eğitip farklılıkları normalize etmeye başladım. Sporu hayatımda bir zorunluluk ve fit kalma stratejisi olmaktan çıkardım. Gerçekten sevdiğim ve bana kendimi enerjik hissettirerek hareket etmemi sağlayan şeylerin peşinde koşmaya başladım. Sınırlarımı öğrendim ve her gün tekrardan öğrenmeye devam ediyorum. Bedenimin kapasitesini, kendi vücut yapımı görüyorum, kabul etmeye çabalıyorum. Öz-şefkat ne demek, ama gerçekten en derininde ne demek bunun cevabını araştırıyorum. Sorunu dışarıda aramaktan vazgeçip cevapları içimde arıyorum. Üretmek istemeyince üretmiyorum, durmaktan ve mola vermekten suçluluk duymamayı bazen hala başaramıyorum ama çabamı görüp takdir ediyorum. Hala tüm bu yukarıda saydıklarımda tökezliyorum, bazen zorlanıyorum ve “ben olmuşum” demiyorum, diyemiyorum. Bunun bir ömürlük, bol bol düşüp kalkmalı, upuzun bir yolculuk olduğunu içimin en derinlerinde çok iyi biliyorum.

Cansu Dengey’in kendi hayat hikayesini ve çoğu insanın dile getiremeyip güzellik baskısından ne sıkıntılar çektiğini çok güzel bir şekilde ifade edişi ve çekinmeden kusurlarını paylaştığı fotoğraflardan sonra çözülme adlı videosunu takipçileri ve sevenleriyle paylaştı. Kendisine tekrar bu cesareti ve güzellik algısını değiştirmeye yönelik büyük adımından dolayı çok teşekkür ederiz.

Cansu Dengey Paylaşımlarının Ardından Röportaj Verdi

cansu dengey
cansu dengey kimdir

Paylaştığı fotoğraflar ve videolarla büyük yankı uyandıran influencer Cansu Dengey, Hürriyet gazetesine röportaj verdi.

cansu dengey

Bu konuyla ilgili birçok soruyu cevaplandırdığı röportajla ilgili daha fazla detaya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Cansu Dengey’in Sosyal Medya Hesapları

Başarılı Youtuber’ın sosyal medya hesaplarını sizler için derledik. Cansu Dengey’in sosyal medya profillerine ulaşmak için verdiğimiz bağlantılara tıklamanız yeterli.

Cansu Dengey’in Youtube Hesabı

İlk olarak 2 Şubat 2016 tarihinde video yayınlayan başarılı Youtuber Cansu Dengey’in şuan ki takipçi sayısı 176 bin civarındadır. Youtube kanalına buradan ulaşabilirsiniz.

Cansu Dengey’in Instagram Hesabı

263 b takipçisi bulunan Instagram hesabında eşiyle ve can dostuyla birlikte çektiği çok sayıda fotoğraf yer alıyor. Instagram hesabına  buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Cansu Dengey’in Twitter Hesabı

22 b takipçisi bulunan Twitter hesabına buradan ulaşabilirsiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir: Survivor Aleyna Kimdir , Ayşe Çakar Kimdir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu